15 Ekim 2018 Pazartesi

Yorucu günlerin arkası kesilmiyor. Çok şükür karnımızı doyuruyoruz. Ama işin en kötü yanı bazen çok sinir bozucu olaylar yaşanması ister istemez beni sinirlendiriyor ve çevremdeki insanları üzüyorum. Hayırlısı ile daha güzel bir iş bulabilsem harika olacak.

18 Temmuz 2013 Perşembe

Ankara'nın 'öteki' semtleri



Ankara'da Çinçin, Yenidoğan ve Hıdırlıktepe semtlerinde üç gündür büyük çaplı bir polis operasyonu düzenleniyor.

Helikopterle havadan yönetilen, emniyetin farklı birimlerinden yaklaşık bin polisin katılımıyla düzenlenen operasyonda üç semtin tüm giriş ve çıkışları tutuldu.

Zanlılara ait evlere kapıları kırarak giren polis, 'organize suç örgütüne' üye oldukları iddia edilen 61 kişiyi gözaltına aldı.

Birbirine bitişik olan Çinçin, Yenidoğan ve Hıdırlıktepe, her türlü gayrimeşru işin döndüğü, 'polisin giremediği' semtler olarak biliniyor.

Öyle ki Çinçin'i haritalamak isteyen Google Earth araçlarının bile kovalandığı iddia ediliyor.

Burada yaşayan insanlar genelde işsiz ve sosyal güvenceden yoksun.

Çoğunun pazarcılık dışında devamlı bir işi yok.

Okuma yazma oranı oldukça düşük.

Buna, üç semtin kötü şöhreti de eklenince, hayatları oldukça güçleşiyor.
'Sırtına küfe takılan' çocuklar

Polis operasyonunun ağırlık merkezi olan Hıdırlıktepe'de semt sakinlerinin tedirginliği ve kızgınlığı açıkça hissediliyor.

Kahvelerin önlerinde, ara sokakların başlarında kümeleşmeler hemen dikkat çekiyor.

Mahalle sakinleri yabancılarla konuşmamaya özen gösteriyor.

Uzun uğraşlardan sonra Mülayim S. konuşmaya ikna oluyor. 28 yaşında. Pazarcılık yapıyor. İlkokulu 3. sınıftayken terk etmiş.

Doğma büyüme Hıdırlıktepeli.

Niye okuyamadığını şöyle açıklıyor: "Babam, içki ve kumar tutkusundan eve bakmazdı. Burada daha küçücükken sırtına küfeyi takarlar, 'para getir' derler. Benim de ilkokul 3'te taktılar."

Mülayim S., eskiden 'esrar' işinin olmadığını, sonradan çıktığını ve epey de 'tuttuğunu' söylüyor. "Çünkü küfeden bir lira, esrardan bin lira kazanıyorsun. İnsanlar parayı görünce küfeyi bıraktı esrar satmaya başladı" diyor. Kendisi de "kullanıyor ama satmıyor" söylediğine göre.

"Esrar iyi para getiriyor ama kimsenin zengin olduğu yok. Burada herkes sadece yaşamak için bu işleri yapıyor. Marketlerin sayısı arttıkça pazarcılık da bitiyor. Yarın benim için de ne olur kimse bilmez" diye anlatıyor durumu.
Polis operasyonu düğün kavgasına mı dayanıyor?

Mülayim S. kimi sorularıma sinirleniyor. "Hırsızlık" deyince kaşları çatılıyor.

Parmağıyla üç mahallenin tam ortasındaki camiyi ve meydanı gösterip açıklamaya başlıyor: "Solu Çinçin, eroin işi yapar; sağı Yenidoğan, onlar hırsızlık vs. yapar. Burası Hıdırlıktepe; burada hırsızlık olmaz, esrar ve yeni dönemin modası hap işi yapılır. Yoksulluğun içinde her şey döner."

Polis operasyonunun basına yanlış aksettirildiğini iddia ediyor.

Ona göre operasyon, 20 gün öncesine, bölgenin 'ağabeylerinin' birinin kız kardeşinin kına gecesine uzanıyor.

Kınada çıkan kavga üzerine polis baskın yapıyor, davetlilere şiddet uyguluyor. Mahalleli de kavgayı bırakıp polise saldırıyor.

Mülayim S., "Önceki gece basılan evler o gece düğüne katılanlar. Suçlu-suçsuz herkes gözaltına alındı" diyor.

Ara sokakların girişinde kümelenen ve yaşları 20'den yukarı olmayan 'bitirim' gençler ise Mülayim S. kadar 'mülayim' değiller.

Onlara sorular sormamdan tedirginlik duyuyorlar.

Sivil polis olduğumdan şüpheleniyorlar.

Bir süre sonra, bir an önce mahalleden uzaklaşmam için tehdit ediyorlar.

Kalabalık grup üzerime doğru gelirken yaşlı bir kadın araya giriyor, gençlere bağırıyor, ortalık yatışıyor.

Polis değil, gazeteci olduğumu anlayan gençlerden biri, "Her evden gözaltı var. Bugün canımız sıkkın. Yanlış günde gelmişsin; şimdi git, kimse konuşmaz. Konuşsak, fotoğraf çektirsek yarın bizi de alırlar" diyor.

Ara sokakta çevremi sarıp beni taksi duraklarının olduğu caddeye, kendi deyimleriyle "güvenli bölgeye" bırakıyorlar.

Hıdırlıktepe'deki gezintim böylece sona eriyor.
Yolunda A.Ş: Bir Ankara Dümeni

Bu üç semte referanssız girmek oldukça zor.

Sokaklarda gezen bir yabancı genel olarak "sivil polis" olarak niteleniyor. Bakışlar değişiyor. Fotoğraf makinesi ya da kamera ise tam bir öcü.

İlk bölümü 12 Kasım 2012'de yayımlanan ve 8 bölüm devam eden internet dizisi "Yolunda A.Ş.: Bir Ankara Dümeni" kısa sürede internette popüler oldu.

Çinçin'de büyümüş Fehmi Kır ve arkadaşlarının başkent sokaklarındaki 'maceralarının' anlatıldığı dizide semt sakinleri de rol aldı.

Dizi sona erdi ama yakında sinema filmi olarak karşımıza çıkacak. Senaryo aşamasındaki filmin Mart ayında vizyona girmesi tasarlanıyor.

Dizide Fehmi Kır karakterine hayat veren Erdağ Yenel de Çinçin ahalisinin kameraya karşı tepkili olduğunu dile getiriyor: "Dizinin hazırlıkları sırasında en önemli sorunumuz kameraydı. Mahalleliyi ikna etmek için aylarca uğraştık."

BBC Türkçe'ye konuşan Yenel, "Neden Çinçin?" sorusunu şöyle yanıtlıyor: "Biz Ankaralıyız. Bir projeyle Ankara'yı anlatmak istiyorduk. Çinçin aslında Ankara'daki Anadolu, sahici. Her mekan bir iyi, bir de kötü yaratıyor. Çankaya'da sadece iyiler mi var? Çinçin ise devletin suçlu ilan ettiği günah keçisi. Ötekileştirilen, görülmeyen, dışlanan bir semt. Kötü gösterilen bu yerin aslında iyilerinin de olduğunu göstermeye çalıştık. Bu nedenle Çinçin."

Dizinin Yapımcısı İsa Yılmaz da "Yolunda A.Ş."nin bir kara mizah, bir alt kültür dizisi olduğunu söyleyerek, "Dizi, gerçek hayatı anlatıyor. O nedenle Çinçin dışında birçok semtte izleyici buldu. İnsanlar kendilerini gördü" diyor.

Film projesinde olmayacağını belirten Yılmaz, yanlış algıları değiştirmek için bu tür dizileri artırmak gerektiğini dile getiriyor.



Bu amaçla İstanbul ve İzmir'de geçen iki yeni dizinin çekimlerine başladıklarını belirterek, "Yakında insanlar bu şehirlerdeki Çinçin benzeri semtleri de tanıyacak ve anlayacak" diye dile getiriyor umudunu.